Dün başladığımız ProLatin Dans Akademi kurucuları Bahadır Sevgin ve Onur Ataman ile yaptığımız röportajın ikinci bölümünde dansın sosyal boyutları, gençler üzerindeki etkisi, eğitim süreçleri ve Türkiye’nin uluslararası alandaki başarısına kadar uzanan samimi bir sohbette, dansın hayatla olan bağını yeniden düşündürecek detaylara yer verdik. Keyifli okumalar...
Latin danslarının daha çok çift olarak yapıldığını biliyoruz. Tabii bunun solo versiyonları da var..
Bahadır Sevgin: Tabii bunun solo versiyonları da var duo versiyonları da var grup olarak yapılanları da var.
Mesela özellikle Latin danslarını işte bir eşleri olmazsa yapamayacaklarını düşünenleri, solo olarak da dans edebilecekleri konusunda yönlendiriyor musunuz?
Bahadır Sevgin: Evet, kesinlikle. Çift olarak da duo olarak da grup olarak da yaptığımız şeyde önce bireysel olarak kişinin kendi gelişimini sağlamak için eğitiriz ki onunla beraber ekip arkadaşları ya da partneri de kendisini ile aynı şekilde gelişimi beraber götürebilsinler. O yüzden bir partner zorunluluğu yok asla. Ama bu insanların çekinecekleri bir şey halinden ziyade buraya gelip sosyalleştiği ya da ben şova çıkmak istiyorum diyebilecekleri de bir fırsat. Aslında önce bir deneme dersine katılmalı, bir şans vermeliler. İnsanın içinden ne çıkacağı bilinmiyor gerçekten. O yüzden içimizde çok güzel cevherler olabiliyor. Bu sadece dans için geçerli değil; spor için, sanat için de olabilir. Kendimize bir fırsat verip, "Ya ben bu konuya nasıl yaklaşırım, vücudum, zihnim nasıl tepki verir? Güler miyim, eğlenir miyim, çok mu sıkılırım?" diye düşünmeli, bir kere denemeli.
Onur Ataman: Yaş grubu fark etmeksizin herkesin kendi psikolojik ön yargısını yıkması gerekiyor. Sahneye çıktığında bir çok psikolojik savaş veriyorsunuz.
Bahadır Sevgin: Bir antrenör hocamızın yaptığı araştırmaya göre yarışma esnasında dans dışında ortalama 34-37 tane stres faktörüyle savaşıyor, bunların üstesinden geliyorsunuz. Sahnesi, rakibi, kıyafeti, salonun soğukluğu, izleyici baskısı gibi... Aslında hayata karşı da direnci ve gerçekten bu hayattaki duruşu ve özgüvenini de etkileyen ve sorunlarla başa çıkabilme, sorun çözebilme ve olası bir bir sahnedeki yaşayabileceği problemde ya da herhangi bir durumda bunun üstesinden gelip ani bir şekilde tepki verip, devam edebilme becerisini de kazandırıyor.
Önceden şöyle bir algı vardı; özellikle okul çağındaki çocukların sadece ders çalışmaları, mümkünse ders ve test kitabından başka bir şey okumamaları gibi.. Ama son yıllarda görüyoruz ki sporla, dansla uğraşan çocuklar ve buna ciddi emek sarf edip disiplinli bir şekilde devam eden çocuklar, okul hayatlarında da sosyal hayatlarında da daha başarılılar Şimdi size artık daha bilinçli annelerin, bu konuda bir şeyler araştırmış babaların çocukları da gelmeye başladı. O yüzden genç katılımcılarınızın sayısında artış var mı? Örneğin, ilkokul, ortaokul ya da lise öğrencilerinden katılımcılarınız var mı?
Bahadır Sevgin: Lise öğrencilerinde sayımız diğerlerine göre daha az çünkü üniversiteye hazırlanıyorlar. Üniversite öğrencilerinden çok rağbet var. Hatta şu an dans antrenörlüğü yapanlara sorsanız, büyük bir kitle üniversite topluluğunda dansa başlayıp; devam etmiş kişilerden oluşuyordur. Ben hep şunu söylüyorum; arka arkaya spor salonuna girip 20 saat antrenman aldığınızda, 20 saat ağırlık kaldırdığınızda kaslanamazsınız ama o 20 saati yarım saatlik dilimlere ayırıp, 40 gün boyunca devam ederseniz kaslanabilirsiniz. Ders çalışma olayı da böyle aslında. Aralıksız bir şekilde bu ders çalışma ve sınav hazırlığı temposunu yaptıklarında verim düşecektir. Aralara kesinlikle farklı bir şey, o zihnini oradan ayıracak ve başka şeyler için ufak alanlar yaratarak ders çalıştıklarında daha başarılı olacaklardır. Beynin çalışma prensibinde üç tip karakter var; görsel, işitsel ve kinestetik. Görsel ve işitsel zaten bildiğimiz şeyler; kinestetik biraz da harekete dayalı. Şimdi öğrencilerde de dansın içinde hem müzik hem hareket bir arada olduğu için hem de görsel bir arada olduğu için aslında bu üçüne de hitap edebiliyor. Yani öğrencinin ders arasında bir 20 dakika ya da 10 dakika, 5 dakika telefonda video izlemesi ya da hareketini hatırlaması bile o anda kendisini o ders ve sınav formatından çıkarıp farklı bir yere götürür. Ben de o dönemlerde, yani lise zamanlarında ders notlarımı alır, dans salonunda, bekleme alanında ders çalışırdım. Çünkü arkadan müzik geliyor, o müzik eşliğinde çalışmayı sevenlerdenim. Bırakıyorum arada, iki hareket yapıyorum, tekrar geliyorum ve derslerimde de başarılı biri olarak ben de makine mühendisliğini bitirdim. Onur Hoca da harita mühendisi. O yüzden bizim derslerimize katkı sağladı. Hocalarımızın bize söylediği bir şey vardı; karneniz iyi geldikçe derslerinize devam edebilirsiniz, yoksa üyeliğinizi dondururuz. Bizim için danstaki başarı gibi bireysel hayattaki başarı da önemli. Çünkü zaten bireysel hayatınızı desteklemesi gerekiyor. Bu dengeyi sağlayabilmek de antrönerlerin ve dansçıların ortak paydada uzlaşması gerekiyor.
Ortaokullardan itibaren artık yapılan protokoller gereği dansta başarılı olanların, milli sporcu olanların üniversite sınavlarına ya da diğer sınavlara da ekstra puan kazanması mümkün. Hatta Gençlik ve Spor Bakanlığı ile federasyonun yaptığı anlaşmalar gereği Milli Sporculuk belgesi alan lise öğrencilerinin üniversiteye giderken burs alma imkanları da artıyor. Biz de o bağlamda sadece kendi dansımızı ve kendi öğrencilerimizi geliştirmek için değil, Türkiye'deki dansı da geliştirmek adına elimiz taşın altına koyduğumuz kısımları da göz önünde bulunduruyoruz ve aslında kitlelere de velilere de diyoruz ki; eminim dansın küçükten büyüğe farklı farklı yerlerden size katkı sağlayacağı bir yerini buluruz. Siz de bulursunuz. Bunun için önce bir gelmeniz lazım. Bir deneme dersine katılmanız lazım.
Dünya çapında gerçekleştirilen latin dansları yarışmalarında hangi ülkeler ön plana çıkıyor? Türkiye'nin, dünya çapındaki Latin dansları yarışmalarında yarışmalarında durumu nedir?
Bahadır Sevgin: Şu anda salsa konusunda İtalya'yı ve baçata konusunda İspanya çok aktif bir şekilde yurt dışında önde ve oralarda çok ciddi yarışmalar, çok ciddi dans okulları, festivaller var. Türkiye de bu konuda her sene milli sporcu çıkarıp; yurt dışına gönderen ve orada yarışmalara aktif bir şekilde katılan ülkeler arasında ki; özellikle küçük yaş kategorilerinde, çocuklarda ve yıldızlar kategorilerinde çok ciddi derecelerimiz de var. Üstelik sadece Latin dansları olarak da değil. Türkiye Dans Sporları Federasyonu bünyesinde çok sayıda dans kategorisinde ülkece aldığımız derecelerimiz var. Bu son derece gurur verici. Çünkü sportif anlamda gelişimimizi globalde de gösterebildiğimizi gördüğümüz bir an bizim için. İtalya'daki özellikle yarışmaların bir tanesinde yarışma organizatörü ve yarışmanın sahibi Türkiye'nin bu yarışmaya katılımı, performansı, dansçıların bu işi sahiplenmesi, gösterdikleri emek ve katılımı ile ilgili de bir teşekkür videosu paylaştı. Instagram'da ya da YouTube'da insanlar bulabilir. Türkiye'nin bu konuda da kendini artık dünya arenasında gösteriyor olması çok güzel. Biz zaten Türkler olarak çok iyiyiz deriz ancak bizim dışımızda farklı ülkeden birinin de bunu dile getirmesi çok önemli.
Son zamanlarda özellikle sosyal medya platformlarında Sensual Bachata hakkında bazı tartışmalar, görüş paylaşımları görüyoruz. Bazı dans eğitmenleri Sensual Bachatanın aslından tamamen başka bir şeye dönüştürüldüğünü söylüyor. Bize Sensual Bachatayı anlatır mısınız?
Bahadır Sevgin: Bachatayı genelde üç ana başlıkta toplayabiliyoruz, Geleneksel Bachata, Dominikan ve Sensual. Farklı yapılan uygulamalarla ilgili şöyle bir yorum yapabilirim: Dans, geleneksel olsa da canlı bir kavram. Kesinlikle bunu savunarak söylüyorum. Farklı disiplinleri de öğrenmiş dansçıların bu dansları da kullanarak içerisine kendilerinden bir şeyler katabildikleri bir dans Salsa. Zaten Salsa kelimesi bir sos ismi olarak ortaya çıkmış ve bir sürü müzik türünü, farklı farklı enstrümanları da sonradan içine katarak gelişmiş, büyümüş. Salsa da artistlik ve seksepalitesi yüksek bir dans, Bachata da öyle. Hem Bachatanın hem de Salsanın geleneksel hallerinden daha farklı bir formatta yapıldığını görebiliyoruz. Çünkü gelişiyorlar.
Dansçlar da kendi backgroundlarındaki farklı danslardan bir şeyler ekleyebiliyorlar. Örneğin Zuuk diye bir dans türü var onun çok büyük etkisi oldu. Hiphop'un da çok etkisi oldu. Modern danstan da hareketler geldi ve akışlarını kullandılar. Hatta yer yer Flamenko da görebiliriz, Tap dansı bile kullanılabiliyor. Zuuk dansının da entegre edilmesiyle Sensual Bachatada daha farklı bir form görmeye başladık. Çünkü Zuuk dansı zaten akışlı ve daha kontrollü ve bunu yapmak için de daha yakın halde olunan bir kısım yer alıyor.
Hem Bachata hem de Salsa her zaman bir flört dansı. Bu şekilde algılandığı için hemen arkasından şu açıklamayı yapma gereğini duyuyoruz. Biz insanlara flört etmeyi öğretmiyoruz; bunun çıkışı ve kültür olarak uygulanışı bu. Bizim de geleneklerimizde çeşme başında toplanıp, kurnadan su doldururken erkeklerin kadınlarla flörtleşmesi için oraya mendillerini bırakması, kuru ekmek koyması, zeytin koyması gibi şeyler var. Onların da kendi geleneklerinde, sokak çevrelerinde toplanıp müzik yaparak toplanma var. Erkek, kadına direkt gidip tanışamadığı durumda dans esnasında kendini gösterirmiş ve kendini tanıtırmış. Bak ben böyleyim, böyle hareketler yapıyorum, böyle kıvrağım, böyle atağım gibi. Kadın da orada kendi kurunu yapıyor; bak ben de güzelim, ben de harikayım, ben de estetiğim gibi. Bu kavram, flört kavramı ta oradan geldiği için bir yakınlık söz konusu. Bachatanın müziklerine ve şarkı sözlerine baktığımızda hem romantizmi görüyoruz hem de arabeski. Özellikle romantizmin olduğu bir şeyde uzak dans etmek çok mantıklı olmaz. O romantizmi de yaşatmak, o ruha girmek için bu halde bir şeyi görebiliyoruz. Tabii ki bunun yanlış ya da farklı bakış açılarıyla uygulanması olabiliyor ama bireysellik çok devrede burada. Tabii bunları yapanlara karşı bir şey söylemiyoruz, onların tercihi ama biz orijinalini, gerçekte nasıl olduğunu ve bunun günceldeki doğru uygulanışlarını takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Onur Ataman: İzledikleri şeyleri sorgulasınlar. Bu böyle miymiş sorusu akıllarına takıldığında gelsinler bir saat derse girsinler.
Bahadır Sevgin: Yani Instagram'daki takipçi sayısına ya da beğeni sayısına göre değil de bunun doğruluğu ve dayandığı yer nedir sorusuyla hareket edilmeli. Bu kişinin aldığı eğitimler neler, kimlerden eğitim almış da bu hareketleri yapmış, bu videoyu yapmış? Çünkü gerçekten şunu diyebiliriz; Küba'da bazı yerlerde, bazı köylerde öyle usta dansçlar var ki bu insanlara siz kalkıp eğitim almaya gidemiyorsunuz. Diyor ki "Önce şu adama git eğitim al, sonra buraya gel." Adamın Instagramı yok.
Onur Ataman: Bizim temel problemimiz zaten hoca dediğimiz kişileri takipçi sayısıyla ölçmek oluyor. Oradaki sayı yüksek olursa, a diyor çok iyi biliyordur. Yeni nesil çok daha bilinçli geliyor.
Bahadır Sevgin: Yeni gelen nesil özellikle yurt dışını, globali o kadar güzel takip edip; bunun o kadar bilincinde geliyor ki en azından araştırıyorlar. Kesinlikle takip ediyorlar. Yabancılara yazıyorlar artık ingilizceleri de çünkü daha iyi, daha girişkenler. Yazıyor, merhaba, diyor. "Benim videom bu, yorumlar mısın?" diyor, gönderiyor. "Doğru mu yapıyorum?" diyor.
Yakın gelecekteki projelerinizden de bahseder misiniz?
Bahadır Sevgin: Müfredat olarak derslerimizi planladık ve açmayı planladığımız sınıflarımızın da hepsini sırasına koyduk. Yavaş yavaş onları açıyoruz. Salsa kampı yaptık. Bachata kampı devam ediyor. Sonrasında farklı kamplarımız olacak. Bunun içerisinde manstyle olacak, ladystyle olacak. Rumba ve çaça kampları da olabilir. Müzikalite kampının ikinci seviyeleri gelecek. O yüzden önümüzdeki dönemde çok farklı farklı kampları Prolatin'de görebileceğiz. Aynı zamanda seviye olarak da sınıflarımız yükseldikçe farklı farklı seviyelerde de sınıflarımız açılıyor.
Latin dansı geceleri, bir okulun olmazsa olmazıdır. Biz de yakın zamanda kendi gecelerimizi organize etmeye başlayacağız. Bunu yaparken acele etmeyerek, gerçekten güzel güzel, tadını çıkara çıkara öğrencilerimizin gelişimini destekleyecek, keyif alabilecekleri bir seviyede yapacağız. Yoksa evet, şu anda da yaparız ama bunun bu şekilde daha iyi, daha verimli olacağına inanıyoruz. Çünkü dans geceleri hem öğrencilerimize hem de halka ve diğer okullara da verdiğimiz bir hizmet olması. Öncelik kendi öğrencilerimiz.
Ayrıca yaz başında bir de açılış yapmayı düşünüyoruz. Bu açılışta daha önce hiç Çanakkale'ye gelmemiş ve bizi de seven Türkiye'nin dört bir yanından antrenörler, hakemler, artistler, performerlar, sporcular, dansçılar da olacak. Onlar da zaten gelip desteklemek istiyorlar, görmek istiyorlar. Biz de onları misafir etmek istiyoruz. O yüzden bir açılış kesinlikle planlıyoruz. Bizi sosyal medya üzerinden takip etmeye devam etsinler.
Bunların yanı sıra çocuklar için de hem jimnastik hem de dans branşlarıyla ilgili güzel bir paket hazırlıyoruz şu anda. Bunların hepsini yaparken var olan öğrencilerimizde gördüğümüz potansiyeli ve onların gelişimine göre yarışmacı sınıflarımızı açacağız. Zaten spor kulübü olarak işlemlerimiz başlıyor. Gençlik ve Spor'a bağlanıp, federasyon anlamında özel spor tesisi olup, spor kulübüzü açtıktan sonra da aktif bir şekilde yarışmalara sporcu göndermeye başlayacağız. Sonrasında sadece bizi değil, tüm Çanakkale ve Türkiye'yi bekleyen güzel şeylere ev sahipliği yapacağımıza eminimiz.
(HADİYE AYŞE İRİM)