Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 97’inci konuşmacısı, ‘Yükseköğretimde Yapay Zeka ve Dönüşüm’ konulu söyleşiyle Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi (KOSTÜ) Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas oldu. Moderatörlüğünü SUBÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Fuat Boz'un üstlendiği söyleşide; yapay zekanın yükseköğretim kurumlarının eğitim süreçlerindeki dönüştürücü etkisi, kişiselleştirilmiş öğrenmenin öğrencilerin başarıları üzerindeki rolü ve yapay zeka tabanlı ölçme/değerlendirme sistemlerinin avantaj ve dezavantajları gibi konular üzerine konuşuldu. Elmas, "Yapay zekanın yükseköğretime 3-4 sene içinde çok yıkıcı bir etkisi olacak. Bu etkileri de yavaş yavaş görmeye başladık. Ben 10-15 yıldır konuşmalarımda hep ‘geleceğin meslekleri’, ‘geleceğin üniversiteleri’ gibi ifadeler kullanıyorum. Bugün itibarıyla biz o gelecek dediğimiz şeye gelmiş bulunuyoruz. Bu dönemin en çarpıcı kelimesi yapay zekadır. Aslında yapay zeka yeni bir konu değil. 1950’lerden beri gündemde olan bir alan. Ancak 2010’lardan itibaren, özellikle Amerika ve Çin bu alana yoğun yatırımlar yaptı. 2015-2017 yılları arasında bu çalışmalar meyvelerini vermeye başladı ama biz dışarıdan bakanlar hâlâ ‘bir şey olacak ama ne zaman, nasıl?’ diyerek izliyorduk. Gerçek değişim, son 2-3 yılda ChatGPT gibi araçların doğrudan kullanıcıya ulaşmasıyla başladı. Yükseköğretimde başlangıçta bu gelişmelere karşı bir direnç vardı. ‘Yapay zeka var ama önemli değil’, ‘kullanmayalım’ dendi. Hatta bazı üniversiteler bu araçları yasakladı. Bu konular yalnızca 1 buçuk yıl öncesinin konuşmalarıydı. Sonra ‘kullanalım ama kurallar koyalım’ anlayışı benimsendi. Bugün ise gelinen noktada, artık bu sürecin sadece kurallarla yönlendirilemeyeceği görülüyor. Üniversiteler, bu teknolojiyi kabul edip yaptıkları işe entegre etme aşamasına geçtiler. Özellikle bu yıl, dünya genelinde üniversitelerin yapay zekâyı kabullendiği ve uyum sağlamaya başladığı bir yıl olarak öne çıkıyor" dedi.
"Mevcut yapıyı kökten sarsacak
Üniversitelerde değişimin başladığını anlatan Elmas,
"Üniversiteler yapay zeka ile gelen değişimi kabullenmiş durumda.
Bugüne baktığımızda eğitim-öğretim süreçlerini başından sonuna
kadar yapay zeka destekli araçlarla yürütülebilir hale geldi. Bir
dersin her aşamasında yapay zekâdan destek alabiliyoruz. Hangi
içeriğin evrensel normlara uygun olduğunu, hangi hedeflere
ulaşıldığını bize gösterebiliyor. 4-5 haftalık bir sürecin
sonunda yapay zeka, sınıftaki her öğrencinin öğrenme düzeyini,
hızını, hangi konularda eksik olduğunu analiz edebiliyor. Bu da
bizi kişiselleştirilmiş eğitime götürüyor. Eksikleri belirleyip
öğrenciye özel yönlendirmeler yapabiliyoruz. Hatta mezuniyet
notlarına kadar öğrencinin hangi yeterlilikleri ne düzeyde
kazandığını görebiliyoruz. Bu da çok güçlü bir rehberlik imkânı
sunuyor. Bölüm düzeyinde baktığımızda, bu verilerle genel
yetkinlik analizleri yapabiliriz. Eksik kalan alanlara müdahale
edebilir, öğrencinin zayıf olduğu alanlara özel sertifika
programları önerebiliriz. Asıl kırılma noktası, eğer biz
öğrencinin mezuniyet çıktısını net biçimde ölçebiliyorsak, o
zaman klasik 8 yarıyıl gibi yapıları sorgulamaya başlarız. Yani
bu, yükseköğretimin mevcut yapısını kökten sarsacak bir dönüşüm.
Bu ‘yıkıcı etki’ üniversiteleri daha da değerli kılacak. Son
olarak şunu unutmamak gerekir. Yapay zeka sadece bir araç. Bu
aracı kullanan kişinin alan bilgisinin, temel insani ve etik
değerlerinin çok güçlü olması gerekiyor. Bilgiyi değerlendirme
yetkinliğiniz yoksa yapay zeka sizi yönlendirir, hatta esir alır"
diye konuştu.
"Yapay zeka eğitimine hemen başlanmalı"
Öğrencilerin ve öğretim elemanlarının yapay zekayı etkin
kullanması gerektiğini vurgulayan Elmas, "Öğrencilerin yapay zeka
kullanımını teşvik etmek gerekir. Bizim yapmamız gereken, soru
sorma, değerlendirme ve ders işleme biçimimizi değiştirmek. Bilgi
zaten her yerde var. Önemli olan bu bilgiyi nasıl analiz
ettiğimiz, kıyasladığımız ve yorumladığımız. Öğrencilerin
eleştirel düşünme ve yorumlama becerilerini geliştirmemiz şart.
Bu noktada öğrenciler için prompt mühendisliği gibi beceriler
kazandıran eğitimler verilmesi gerekiyor. Onlara rehberlik
etmeliyiz. Ben bile yapay zekâya ‘ben bir rektörüm, hangi
yetkinliklerde eksiğim?’ diye soruyorum. Eksiklerime göre
ücretsiz kurs öneriyor, içerik hazırlıyor, beni sınava tabi
tutuyor. Öğrenci de aynısını yapabilir. Bu araçlar doğru
kullanılırsa öğrenme bireyselleştirilebilir. Uzun süredir
hocaların da rolünün değişeceğini söylüyorduk. Bilgi aktaran
değil, öğrenciyi yönlendiren, rehberlik eden bir konuma
geçecekler. Artık öğrenci merkezli bir anlayış gerekiyor. Bundan
böyle hoca proje, yorum, analiz süreçlerini yönetecek.
Üniversiteler bu dönüşümde öncü olmalı. Alan bilgisi sağlam
verilmeli ama yanında yapay zekâ okuryazarlığı ve yetkinlikleri
gösteren sertifikalar da eğitimin parçası olmalı. Çünkü günümüz
işe alım süreçlerinde diplomaların yanında sunulan sertifikalar
daha fazla dikkate alınıyor. Bu yüzden üniversiteler bu
ekosistemi kurmalı, hocalar da bu dönüşümün içinde olmalı.
Herkesin, hoca, öğretmen, öğrenci kim olursa olsun, bugün bu
akşam yapay zekâ eğitimine başlaması lazım" dedi.