ÇOMÜ'lü Prof. Dr. Yengin, dijital okuryazarlığın önemine dikkat çekti

Dijital yerliler olarak tanımlanan 2000 ve sonrası doğumluların teknoloji okuryazarlığı eğitimi alması gerektiğini belirten Prof. Dr. Deniz Yengin, dezenformasyonla mücadele için güvenilir kaynakların test edilmesi gerektiğini söyledi.

1191

Dijital yerliler, teknoloji okuryazarlığı eğitimi almalı. Dezenformasyonla mücadele için güvenilir kaynaklar test edilmeli. Prof. Dr. Deniz Yengin, medya ve sosyal ağların kullanımı konusunda uyarılarda bulundu.

Medya ve sosyal ağların evrimi

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Deniz Yengin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, en önemli bileşenlerinden birinin gazeteler olduğu "konvansiyonel medya"nın büyük evrim geçirdiğini söyledi. Artık her şeyin internetten, sosyal ağlardan takip edildiğini anlatan Yengin, "Bizim bu kanalları daha da çok güçlendirip daha da çok kendimizi geliştirmemiz lazım. Peki bu nasıl olur? Kendimizi, her yaşamış olduğumuz olayla ilgili güvenilir kaynakları test etmemiz lazım." dedi.

"Dezenformasyon bağlamında sistemin güncelleniyor, biz de kendimizi güncellemeliyiz"

Yengin, bir haberin sosyal ağlarda yer almasının ardından bunun doğruluğuna ilişkin paylaşımların olup olmadığına bakılması gerektiğini anlattı. Haberin doğruluğuna ya da yanlışlığına ilişkin paylaşılan iletilerin, o bilgilerin güvenilirliğini ortaya koyacağını dile getiren Yengin, "Haber de olacak, paylaşım da olacak, yalan haber de olacak, dezenformasyon da olacak. Dolayısıyla dezenformasyon bağlamında sistemin güncellediği gibi bizim de kendimizi güncellememiz gerekiyor. Elimizden geldiği kadar her içeriğe güvenmeyelim, içeriklerin güvenilir olup olmadıklarını daha çok araştırarak bir verinin kaynağına ulaşmaya çalışalım." diye konuştu.

Duygusallık ve manipülasyona dikkat çekti

Prof. Dr. Yengin, günümüzde en önemli konuların başında dezenformasyonun geldiğine dikkati çekti. İnsanların teknolojiyi, sosyal medyayı nasıl kullanması gerektiği ve neye güvenip güvenmemesiyle ilgili uyarmaya çalıştıklarını belirten Yengin, "Bir savaş veya deprem anında, olağanüstü durumlarda yaşamış olduğumuz bir problemde karşımıza çıkan her türlü ya da herhangi bir görüntüye anında inanabiliyoruz. Çok daha duygusal olabiliyoruz. Dolayısıyla da biz bu duygusallığı güvenilirliğe, doğru bilgiye ulaşmaya bırakmamız gerekiyor çünkü insanlar gördükleri bir görsel üzerinden farklı farklı şeyleri düşünebiliyor, paylaşımlar yapabiliyor, tepkiler verebiliyor. İşte bu tepkilerin önüne geçebilmek için de biraz daha sakin olmak lazım." dedi. Medyada daha fazla etkileşim uğruna manipülasyonların yapılabildiğini, buna karşı insanların kendini yetiştirmesi gerektiğini dile getiren Yengin, haberlerin doğruluk payı için teyit üzerine çalışan sitelerin kontrol edilmesini önerdi.

"Dijital okuryazarlık eğitimi ilkokuldan itibaren verilmeli"

Yengin, 2000 ve sonraki yıllarda doğanların "dijital yerli" olarak sınıflandırıldığını söyledi. Dijital okuryazarlıkla ilgili çalışmaların sürdüğüne dikkati çeken Yengin, bu konuda Milli Eğitim Bakanlığının öğrencilere yol gösterecek olan öğretmenler için "Dijital Okuryazarlık Öğretmen Kılavuzu"nu hazırladığını, üniversitelerde de dijital okuryazarlık dersi verildiğini kaydetti. Yengin, ilkokuldan itibaren çocuklara teknoloji okuryazarlığı eğitimi verilmesini tavsiye etti.

"2000 sonrası doğumlu çocukların hepsi dijital yerli"

Yengin dijital okulyazarlık eğitimlerinin ilkokuldan itibaren öğrencilere verilmesinin önemine dikkat çekerek, "Dijital okuryazarlık eğitimleri bir kere ilkokul çağında başlayacak. 2000 sonrası doğumlu çocukların hepsi dijital yerli. Dolayısıyla bizler dijital göçmeniz. Niye? Çünkü biz sonradan dijitalle tanıştık, sonradan dijital dünyanın içine entegre olduk. Dijital yerli dediğimiz çocukların almış oldukları eğitimin içerisine teknoloji okuryazarlığının da girmesi gerekiyor. Bakın dijital okuryazarlığı biraz daha üst segmente çektik. Neden teknoloji okuryazarlığı? Çünkü teknoloji her gün gelişiyor. Bu çocukların teknolojinin esasında bugün var olduğu değil, geçmişten günümüzde bu teknolojinin hangi basamaklardan geçtiğini bilmeleri gerekiyor. Bu tarihsel gelişimi bilirlerse o zaman bu çocuklar da esasında gelecekte şu anda kullanmış oldukları teknolojinin eski bir teknoloji olacağını anlayabilecekler. Bugünün yenisi, yarının eskisi. Dolayısıyla da medyada böyle bir şey. Yeni medyayı nasıl gördüysek, yeni medyada yarın esasında bugünün yenisi olsa bile gelecekte eski bir medya olarak karşımıza çıkacak. Bu bağlamda kendimizi hep güncellemeliyiz." dedi.

(AA)


Paylaş