erhantaylan17@hotmail.com
Deprem, Türkiye'nin kaçınılmaz gerçeği. 17 Ağustos 1999’da yaşanan Marmara Depremi, hepimizin hafızasına asrın felaketi olarak kazındı. O günden bu yana, olası bir İstanbul depremi, gündemden hiç düşmedi. Uzmanlar Marmara Denizi’ndeki büyük bir hareketin, sadece İstanbul’u değil, Tekirdağ’dan Bursa’ya kadar geniş bir coğrafyayı etkileyeceğini söylüyor.
Ancak bu uyarılar yapılırken, şehirlerimizde hala deprem riski taşıyan yüzlerce bina var. Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak bu gerçekle yaşamayı öğrenmek ve gereken önlemleri almak zorunda. Ne var ki, Çanakkale’deki Sosyal Konutlar, yıllardır bu ihmallerin kurbanı oldu. 50-60 yıl önce dar gelirli aileler için inşa edilen bu binalar, bugün ekonomik ömrünü tamamlamış durumda. Bu gerçeğe rağmen, kentsel dönüşüm süreci bir türlü başlatılmadı.
Çanakkale’nin ilk toplu konut alanı olan Sosyal Konutlar, zaman içinde şehrin gözde bölgelerinden biri haline geldi. Ancak binaların durumu içler acısı. Bakımsızlıktan sıvaları dökülmüş, demirleri ortaya çıkmış, kanalizasyonları çalışmayan bu evlerde yaşam, her geçen gün daha da zorlaşıyor. Burada yaşayan insanlar, çatılarının çökme tehlikesiyle karşı karşıya, ama bir çivi bile çakamıyorlar. Artık, bu bölge için acil bir çözüm üretilmesi gerekiyor. Bu kangren olmuş yaraya neşter vurmak lazım.
Marmara Depremi’nin konuşulduğu bu günlerde, kenti yönetenler ve siyasiler artık harekete geçmek zorunda. 55-60 yıl önce inşa edilen bu binaların ekonomik ömrü çoktan doldu. Burada yaşayan insanlar, kenti yönetenlerden laf ebeliği değil, somut adımlar bekliyor. Binalarda oluşan çatlaklar, dökülen sıvalar, ortaya çıkan demirler, bu binaların artık bir risk unsuru haline geldiğini gösteriyor.
Artık bu bölge için bir karar verilmesi elzem hale geldi. Bugün ne belediye ne de siyasiler, olası bir Marmara depreminde bu çürük binaların altında kalacak olan vatandaşın sorumluluğunu üstlenemez. Bu mahallede bir deprem olmasını mı bekliyoruz? Artık bu kanayan yaraya neşter vurma zamanı geldi de geçiyor.