Vitaminleri doğru almazsanız faydadan çok zararı olabilir!

Vitaminlerin vücut tarafından üretilemediğini ve mutlaka besinlerle dışarıdan alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Halis Köylü, vitaminlerin eksikliği kadar fazlalığının da hastalıklara neden olduğunu söyledi.

256

Yağda çözünen vitaminlerin (A, D, E ve K vitaminleri) çok yüksek dozlarının kesin olarak toksik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Halis Köylü, “A vitamini fazlalığı anoreksi, baş ağrısı, karaciğer ve dalakta büyüme, kemik ağrısı, D vitamini fazlalığı yumuşak dokularda yaygın kireçlenme ve böbrek yetmezliği, E vitamini fazlalığı, K vitamini metabolizmasında bozulmalara, kanın pıhtılaşma sürecinde aksamalara neden olabilir.” dedi.

Potansiyel yararları zararlarından daha fazla olduğu için çok sayıda uzmanın, günlük ihtiyacı aşmayan miktarlarda multivitamin önerdiğini ifade eden Prof. Dr. Halis Köylü, “Önerilen miktarlarda almak koşuluyla vitamin takviyeleri yetersiz beslenme, emilim bozukluğu ve ileri yaş gibi durumlara sahip kişilerde oldukça faydalıdır. Genel görüş vitaminlerin taze sebze ve meyve şeklinde tüketilmesinin daha doğru olduğu yönündedir.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Halis Köylü, vitaminlerin ne zaman, nasıl ve ne şekilde alınması gerektiğine dair önemli açıklamalarda bulundu.

Vitaminlerin uygun şekilde kullanılmaması metabolik eksikliklere yol açar

Vitaminlerin, normal vücut fonksiyonları için gerekli olan, basit yapılı bileşikler olduğunu ve ancak vücut tarafından üretilemedikleri için mutlaka besinler ile alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Köylü, “Yiyecekler içerisinde doğal olarak bulunurlar. Günümüzde bazı vitaminler sentetik olarak üretilmektedir. Vitaminler; normal vücut metabolizması için küçük miktarlarda gerekli olan, fakat vücut hücrelerinde yapılamayan organik bileşiklerdir. Vitamin ihtiyacı vücudun büyüklüğü, büyüme hızı, egzersiz düzeyi, hastalık ve ateş, gebelik ve süt vermeye (süt veren kadınlarda D vitaminine özel ihtiyaç vardır) bağlı olarak değişir. Vitaminlerin diyette bulunmayışı ya da patolojik olarak uygun şekilde kullanılamaması metabolik eksikliklere yol açar.” dedi.

Vitaminler oksijen, güneş ışığı, ısı ve metaller ile temas sonucu bozulabiliyor

Vitaminlerin direnç arttırıcı ve düzenleyici organik moleküller olduğunu, sindirilemediğini, hücrenin yapısına katılmadığını ve enerji vermediğini de anlatan Prof. Dr. Halis Köylü, “Bazı vitaminler enzimlerin yapısında koenzim (enzimlerin etkinliğini artıran ve onların çalışmasına yardımcı olan organik moleküller) olarak görev yapar. Bu vitaminlerin eksikliği, biyokimyasal tepkimeleri/reaksiyonları durdurur. Vitaminler oksijen, güneş ışığı, ısı ve metaller (bakır, demir gibi) ile temas sonucu bozulabilir.” ifadesinde bulundu.

Bugüne kadar 13 vitamin tanımlandı

Bugüne kadar A, B kompleks (B1, B2, B3, B5, B6, B7, B9, B12), C, D, E ve K vitamini olmak üzere 13 vitamin tanımlandığını kaydeden Prof. Dr. Halis Köylü, şöyle devam etti: “Dokuz vitamin (B kompleks ve C vitaminleri) suda çözünen vitaminler olarak sınıflandırılırken, dört vitamin (A, D, E ve K vitaminleri) yağda çözünen vitaminler olarak sınıflandırılır. Suda çözünen vitaminler genellikle besinlerden kolayca elde edilir, kolayca emilir ve vücuttan kolayca atılır. Bu nedenle suda çözünen vitaminler vücutta çok az depo edilir. Ancak B12 vitamini bir istisnadır. B12 vitamini karaciğerde, vücuda 3-4 yıl yetecek kadar depo edilir. Suda çözünen vitaminler, vücutta çok az depo edildikleri için çok hızlı tüketilir. Neyse ki, pek çok besin bu vitaminler bakımından zengindir. Diğer yandan yağda çözünen vitaminler safranın ve/veya pankreas enzimlerinin eksikliğinde/yokluğunda yetersiz emilir; emilimleri için besinlerin yağlarla alınması gerekir. Yağda çözünen vitaminler vücutta çok iyi depolanır ve vücuttan kolayca uzaklaştırılamaz. Bu nedenle yağda çözünen vitaminlerin yüksek dozları vücut için toksiktir.”

Vitaminler besinlerin enerjiye dönüştürülmesinde katalizör olarak rol oynarlar

Vitaminlerin, özel hücre fonksiyonlarının yerine getirilmesi için gerekli olduğunu da dile getiren Prof. Dr. Halis Köylü, şöyle anlattı: “Suda çözünen vitaminlerin çoğu çeşitli enzimlere koenzim olarak görev yapar. Suda çözünen vitaminlerin aksine, yağda çözünen vitaminlerin koenzim görevi yoktur; sadece biri (K vitamini) koenzim fonksiyonuna sahiptir. Vitaminler enerji vermez, besinlerin enerjiye dönüştürülmesinde katalizör olarak rol oynarlar. Kimyasal reaksiyonları kendileri değişmeden çabuklaştırırlar. Bunun için vitaminlere çok az miktarlarda ihtiyaç duyulur. Her vitaminin vücutta farklı bir rolü vardır; kimisi antioksidan olarak görev yaparken kimisi doku büyümesi ve farklılaşmasında etkilidir. Kimileri ise hormonlara benzer şekilde etki eder. A vitamini görme, B kompleks vitaminlerin çoğu metabolik olayların düzenlenmesi (koenzim olarak), B9 (folik asit) ve B12 vitamini (kobalamin) kan yapımı, C vitamini bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve yara iyileşmesi, D vitamini kalsiyumun bağırsaklardan emilimi ve kemikte birikimi, E vitamini üreme, K vitamini ise pıhtılaşma ile ilgilidir.”

Bebekler besinlerle daha fazla K vitamini alınmasına ihtiyaç duyuyor

D vitamininin güneş ışınlarının etkisiyle deride sentezlendiğini, K vitamini ve biotinin (B7 vitamini) bağırsak bakterileri tarafından üretildiğini, B12 vitamininin de özellikle yüksek oranda depo edildiğini ifade eden Prof. Dr. Halis Köylü, “Bu nedenle bu vitaminlerin sadece besin alımına bağlı eksiklikleri nadir görülür. Bebekler daha az bağırsak florasına ve daha az K vitamini deposuna sahip oldukları için, yetişkinlere kıyasla besinlerle daha fazla K vitamini alınmasına ihtiyaç duyarlar.” diye konuştu.

Vitaminlerin uygun şekilde alınmamaları metabolik eksikliklere yol açıyor

Vitamin ihtiyacının vücudun büyüklüğü, büyüme hızı, egzersiz düzeyi, hastalık ve ateş, gebelik ve süt vermeye (süt veren kadınlarda D vitaminine özel ihtiyaç vardır) bağlı olarak değiştiğini de anlatan Prof. Dr. Halis Köylü, “Vitaminlerin diyette bulunmaması veya uygun şekilde alınmamaları metabolik eksikliklere yol açar. Yağda çözünen vitaminlerin eksikliği, özellikle bağırsaklarda yağ emiliminin bozulduğu durumlarda görülür. Diğer bağırsak hastalıkları da genel olarak vitamin emilimini etkiler hem suda çözünen hem de yağda çözünen vitaminlerin eksikliğine neden olurlar.” şeklinde konuştu.

Vitaminler nasıl emiliyor?

Vitaminlerin vücutta biyokimyasal reaksiyonlarda yaşamsal role sahip olduğunu ve vücutta sentezlenememeleri nedeniyle besin yoluyla alınmaları gereken küçük moleküller olarak tanımlandığını da kaydeden Prof. Dr. Halis Köylü, “A, D, E ve K gibi yağda çözünen vitaminler ester şeklinde alınır ve emilimden sonra kolesterol esteraz ile sindirilmeleri gereklidir. Ayrıca bu vitaminler bağırsakta büyük oranda çözünmezler ve bu nedenle emilimleri tümüyle miçeller (herhangi bir çözeltide dağılma gösteren yüzey moleküllerinin bir araya gelerek küme oluşturması) içine alınmalarına bağlıdır. Pankreas enzimlerinin yokluğu veya safra kanalı tıkanıklığı nedeniyle safranın bağırsaktan atılamadığı durumlarda yağ emilimi azalır, buna bağlı olarak yağda çözünen vitaminlerin emilimi de azalır.” dedi.

Vitaminlerin büyük kısmı ince bağırsağın üst kısımlarında emiliyor

Vitaminlerin büyük kısmı ince bağırsağın üst kısımlarında emilirken B12 vitamininin ince bağırsağın alt kısmında emildiğini söyleyen Prof. Dr. Halis Köylü, “B12 vitamini, mideden salgılanan intrinsik faktör (IF) adı verilen bir proteinle bağlanarak emilir. Suda çözünebilen vitaminlerden B12 vitamini ve folik asidin emilimi sodyum iyonundan (Na⁺) bağımsızdır. Ancak diğer yedi suda çözünebilen vitaminin (tiyamin, riboflavin, niasin, piridoksin, pantotenik asit, biotin ve askorbik asit) emilimi sodyum iyonu (Na⁺) ile birlikte gerçekleşir.”

Vitamin fazlalığı da hastalıklara neden oluyor

Yağda çözünen vitaminlerin (A, D, E ve K vitaminleri) çok yüksek dozlarının kesin olarak toksik olduğunun unutulmaması gerektiğini de vurgulayan Prof. Dr. Halis Köylü, “Vitaminlerin önerilen günlük dozdan fazla alınması, toksik düzeyde birikimlerine ve buna bağlı hipervitaminozlara yol açabilir. A vitamini fazlalığı (A hipervitaminozu), anoreksi, baş ağrısı, hepatosplenomegali (karaciğer ve dalakta büyüme), huzursuzluk, dermatit, saç dökülmesi, kemik ağrısı ve hiperostozis (kemik dokusunda anormal büyüme) gibi belirtilerle kendini gösterebilir. D vitamini fazlalığı (D hipervitaminozu) ise kilo kaybı, yumuşak dokularda yaygın kalsifikasyon (kireçlenme) ve bunun sonucunda böbrek yetmezliği ile ilişkilidir. E vitamini fazlalığı, çeşitli hormonların işlev bozukluklarına, K vitamini metabolizmasında bozulmalara, kanın pıhtılaşma sürecinde (koagülasyon) aksamalara ve lökosit (akyuvar) fonksiyonlarında bozulmalara neden olabilir. K vitamini fazlalığı ise sindirim sistemi bozuklukları ve anemi ile karakterizedir.” dedi.

Yüksek dozlarda B6 vitamini alımı da periferik nöropatiye yol açıyor

Diğer yandan, vücuttan hızla uzaklaştırılabilmeleri nedeniyle, suda çözünen vitaminlerin (folik asit, kobalamin, askorbik asit, piridoksin, tiyamin, niasin, riboflavin, biotin ve pantotenik asit) yüksek dozlarının herhangi bir probleme yol açmadığının düşünüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Halis Köylü, “Ancak, yüksek dozlarda piridoksin (B6 vitamini) alımının periferik nöropati (çevre sinirleri hastalığı) oluşturabileceği gösterilmiştir.” ifadesinde bulundu.

Vitamin desteğinin kanser gelişmesini önlediğine dair kuvvetli bir kanıt yoktur

Potansiyel yararları zararlarından daha fazla olduğu için çok sayıda uzmanın, günlük ihtiyacı aşmayan miktarlarda multivitamin önerdiğini de ifade eden Prof. Dr. Halis Köylü, sözlerini şöyle tamamladı: “Önerilen miktarlarda almak koşuluyla vitamin takviyeleri yetersiz beslenme, emilim bozukluğu ve ileri yaş gibi durumlara sahip kişilerde oldukça faydalıdır. Vitamin takviyeleri, eksik olma ihtimali yüksek olan vitaminler için (folik asit, B6 vitamini, B12 vitamini ve D vitamini) yeterli alımı sağlar. Ancak A, C veya E vitaminlerini, folik asitli multivitaminleri, kanser veya kalp-damar hastalıklarından korunmak için antioksidan bileşimlerini önermek veya reddetmek için kanıtlar yeterli değildir. Çoğu uzman, kanser veya kalp-damar hastalıklarından korunmak için, tek veya kombine B-karoten kullanılmasına karşıdır. Vitamin desteğinin kanser gelişmesini önlediğine dair kuvvetli bir kanıt yoktur. Genel görüş vitaminlerin taze sebze ve meyve şeklinde tüketilmesinin daha doğru olduğu yönündedir.”

(BÜLTEN)
Paylaş